Bu Blogda Ara

7 Şubat 2012 Salı

MÜSLÜMAN OLMAK İSTEYEN ATEİSTLE TAVUS KUŞUNUN HİKAYESİ

Cebindeki çekirdekler bitmek üzereydi. Hafifçe kararmaya ve soğumaya başlayan hava, hayvanat bahçesinin tenhalaşmasına sebep olmuştu. Huzur bulduğu tek yer olan hayvanat bahçesinin tenhalaşması hoşuna gitmişti ve görevliler kovmadıkça kalkmaya niyeti yoktu oturduğu banktan. Tavus kuşlarının bulunduğu kafesin hemen yanında oturuyordu. Oturduğu yerden görebildiği tek tavus kuşu, ortalığın tenhalaşmasıyla, mesaisi bitmiş ve toparlanmaya başlayan bir sirk göstericisi gibi yorgun bir suratla yavaş yavaş kapatıyordu rengarenk kuyruğunu. Görevli adam ağzından garip sesler çıkararak tavus kuşunu yem verme bölümüne doğru çağırdı. Olgun ve ciddi duruşundan ödün vermeyen tavus kuşu ağır adımlarla yem bölümüne doğru ilerledi. Görevli adam pastan dolayı kiremit rengini almış çelik kaptan, büyük bir kepçeyle yemi alıyor ve tavus kuşunun önüne koyuyor, bir yandan da konuşuyordu.
-"Al bakalım, bugün her zamankinden fazlasını hak ettin. Kuyruğunun kapandığını görmedim. Herkes seni izledi."
O bankta oturduğu bir saat süresince, bir kaplumbağa kadar yavaş hareket eden tavus kuşu, yemi görünce hızla kafasını sağa sola oynatmaya başlamıştı. Yaşlı görevli adam konuşmaya devam ediyordu.
-"Sevindin mi? Sen böyle konuştuğumuz gibi devam edersen gösterine, hep daha fazla yem getiririm sana."
Artık kafasını yem kabına gömen tavus kuşu, görevli adamı duymuyor gibiydi.
Bu ilginç ikiliyi izlerken gülümsememek için kendini zor tuttu. Tavus kuşu ile, sanki dediklerini anlıyormuş gibi ciddi bir dille konuşan yaşlı hayvanat bahçesi görevlisi hoşuna gitmişti. Çekirdekleri bitmişti. Saatine baktı. Hayvanat bahçesindeki süresi de azalıyordu. Hayvanat bahçesi yaklaşık yarım saat sonra kapanacaktı. Canı sıkıldı. Burada o kadar huzurluydu ki, hiç dışarıdaki dünyaya dönmek istemiyordu. Burada, hayvanat bahçesinde, hayatı, dünyayı, huysuz karşı komşusunu, savaşları, dolmuş kuyruklarını, hükümeti, hükümetleri, Kızılay çamurunu, her fırsatta kendini kazıklamaya çalışan çakal bakkalı, kısacası canını sıkan her şeyi, üç yaşındaki bir çocuk kadar umursuyordu. Dışarıda hiç bir yerde burada bulduğu huzuru bulamıyordu. Aslında bu hep böyle olmamıştı. Çok huzurlu ve mutlu olduğu zamanlar, ortamlar olmuştu. Lisede ilk iki dersin beden eğitimi olduğu çarşamba sabahları, o çocukken ailecek "bir başka gece" programının izlendiği cumartesi akşamları, Fenerbahçe'nin maçını radyodan dinlediği pazar öğleden sonraları. Fakat eskiden huzur bulduğu zamanları düşünürken, hepsinden önce aklına ramazan akşamları oruç açmak için ailecek oturulan iftar masası geliyordu. Tüm sofranın hazır olduğu ama oruç olsun ya da olmasın kimsenin hiç bir şeye dokunmadan ezan sesini beklediği masa. Şimdi neden bulamıyordu o huzuru. Oruç tutsa, o masa yeniden hazırlanamaz mıydı? Hazırlanırdı ama artık o eski sofra gibi olmazdı. Çünkü oruç tutmadığı için bıçaklamışlardı üniversite ikinci sınıftaki o öğrenciyi, sonra ramazanda bira içtiği için o adamı ölesiye dövmüşlerdi. Bu haberleri izlemesi ile birden ateist olmamıştı, ama kafasındaki soru işaretleri bu haberleri ciddiye alarak izlemesi ile başlamıştı ve sonra olan olmuş, ramazanın ya da yukarıdakinin tüm büyüsü bozulmuştu. Keşke kafasındakileri silebilse ve o günlere dönebilseydi. O huzur dolu anlara. Bunları düşünürken tavus kuşunun kafesinin içerisinde oturduğu bankın dibine kadar geldiğini fark etmemişti. Yaşlı görevli ortadan kaybolmuştu. Tavus kuşu taştan bir heykel gibi hareketsiz ona bakıyordu. Korkutucu bir görüntüydü ama asıl korkuyu tavus kuşu konuşunca hissetti.
-"Bu mutsuzluk neden" dedi tavus kuşu.
-"Sen konuşuyorsun" derken kekeledi.
-"Görünen o ki benim konuşmamdan daha büyük sıkıntılar var" diye karşılık verdi tavus kuşu.
Gözünü bir süre kapatıp tekrar açtı ama tavus kuşu aynı ciddiyetle dikiliyordu.
-"Bu normal mi?" diye sordu ama tavus kuşunda herhangi bir değişiklik yoktu.
-"Haydi anlat bu kadar sıkan ne canını"
Pes etmiş ve tavus kuşuna cevap vermeye karar vermişti.
-"Aslında tek mutlu olduğum yer burası. Sadece aklıma eskiden beni mutlu eden şeyler geldi, ona canım sıkıldı"
-"Neymiş seni eskiden mutlu eden"
-"Bununla neden ilgileniyorsun"
-"Benim kafesimin önünde gülümsemeyen tek adamsın. Merak ettim."
-"Tamam o zaman anlatayım. Eskiden ramazan akşamlarını severdim. Mutlu huzurlu olurdum. Artık olmuyor."
-"Nedenmiş o. Neden artık mutlu değilsin ramazan akşamlarında"
-"Çünkü büyüsü bozuldu. Bozdular büyüsünü."
-"Kim nasıl bozdu"
-"Onlar olmasa hiç bir şeyi sorguladığım yoktu. Mutluydum. Halimden memnundum. Düşünsene biri birden çıkıp sen, bu kafes ve yem veren görevli arasındaki bu büyüyü ..."
Konunun kendi ortamına geldiğini fark eden tavus kuşu hızla uzaklaşıp kafesinin diğer köşesine gitti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder