Bu Blogda Ara

9 Ocak 2012 Pazartesi

HAYVAN HERİF


İkisini de daha önce hiç öyle görmemiştim. Normal bir günde kibarlığı sinir bozucu seviyeleri zorlayan Pelin, nereden öğrendiğini kimsenin bilemeyeceği aşağılama kelimelerini sayıyor, İpek ise nefesi yettiği kadar ona eşlik ediyordu. Düet yapan ve birbirlerinin sesini bastırmaya çalışan iki sanatçı gibiydiler.  Sinirlerinin geçmesi için haber bültenin farklı bir habere geçmesini beklemeye karar vermiştim ama haber bitmek bilmiyordu. Özel bir üniversitenin kız yurdunda kapı görevlisi olarak çalışan genç adam, yurtta kalan bir kıza tecavüz etmişti. Haber yeni bir haberdi ve haber niteliği taşıyan sadece iki cümlelik bilgileri vardı. Ellerindeki görüntü ise 15 saniyeden uzun değildi. Tecavüzcü genç adamın saklandığı amcasının evinden, 4 polis eşiliğinde hızlı bir şekilde ekip minibüsüne götürüldüğü görüntü tekrar tekrar veriliyordu. Pelin küfürlerine kısa bir ara vererek hukukçuluğa soyundu ve;
-"Şimdi bu adam mahkemeye çıkacak, içeri atacaklar ve 5-10 yıl sonra salacaklar di mi? Yaşatmayacaksın ya bu adamı, öyle mahkemeye felan gerek yok" dedi.
Yeni ve gaddar hakimimizin hüküm cümlelerinin bitmesiyle İpek'in çatallı sesiyle tasdikleri geldi;
-"Tabi canım adaletmiş, yargıymış. Adalet olacaksa asacaksın bu adamı. hayvan herif."
5 dakika önce alkollü araba kullanırken yakalanan manken haberini kahkahalar atarak izleyen Pelin ve İpek'teki bu hızlı ve büyük değişim korkutmuştu beni. Aslında o akşam izlediğimiz tek sinir bozucu haber değildi, ama sanırım kendilerini kurbanın yerine koyabildikleri bir haber daha çok canlarını sıkmıştı. Parlak nar çiçeği rengi rujlarıyla İpek ve Pelin'in kendilerini, gerekli güvenlik önlemlerine yeterli para harcamayan maden ocağı patronu ve ocaktaki göçüğün elle ele vererek öldürdüğü 12 maden işçisinin yerine koymalarını beklemeye kimsenin hakkı yoktu. Kısa süren yargılama sürecinden sonra tecavüzcü adama küfürler savurma işine hızlı bir dönüş yaptılar. Bir anlık boşluk bulsam ben de tartışmaya katılmak istiyordum ama biralarından aldıkları ufak yudumlar için verdikleri molalar dışında susmaya niyetleri yok gibiydi. Aslında ortada bir tartışma yoktu, çünkü herhangi bir farklı görüş ya da bakış yoktu. Konuşmadaki tek şey kusulan kindi. Haber bülteninin Japonya'da bir bisiklete en fazla kişi ile binme rekorunun kırılması ile ilgili habere geçmesi ile, Pelin ve İpek'in cümleleri arasındaki boşlukların uzamaya başlaması ve nabız atışlarının normal seviyelere dönmesi bir oldu. Biramın bitmek üzere olduğunu fark ettim. Son yudumla boğazımı ıslattıktan sonra, en bilindik suçlu kurban hikayesiyle katılmaya karar verdim konuşmaya.
-"Bir şey soracağım" dedim.
Çatılmış kaşlarla döndü ikisi birden.
-"Kırmızı başlıklı kızın masum olduğunun farkındayız. Kurdun da suçlu olduğu su götürmez bir gerçek. Ama asıl kafa karıştıran soru şu: Kurt neden bu kadar aç?"
Pelin ve İpek'in kafasında "kırmızı başlıklı kız" ve "kurt" rollerinin doğru kişiler tarafından üstlenilmesi için bir iki saniye süre verdim onlara. İkisi de bu kadar sinirliyken tepkinin ne olacağını kestiremediğimden biraz gerilmiştim. Elimdeki boş bira şişesini, üzerinde parmak izlerim net bir şekilde gözükecek kadar sıktığımı, avucumda hissettiğim acıdan sonra fark ettim.
İlk tepki Pelin'den geldi.
-"Ne yani adamın açlığı kıza tecavüzünü meşru mu kılıyor? Saçmalıyorsun"
Aslında bu sorunun cevabı ilk sorumun içinde vardı. Kurdun suçlu olduğu gerçeğini baştan kabul etmiştim zaten.
-"Hiç bir şeyi meşru kıldığı felan yok. Adam suçlu ona bir şey dediğim yok. Sadece bu adamı buna iten şeyi merak ediyorum."
İlk sorumda ne dediysem aynısı dediğimin farkındaydım, ama kelimeleri değiştirmek belki işe yarar diye umdum.
Bu sefer tepki İpek'ten geldi.
-"Bunu düşünmek zorunda mıyız? Bana ne açsa. Sonuçta hayvanın teki. İster aç ister tok. Hayvan işte."
Pelin devam etti.
-"Tabi hayvan herif işte. Sen de saçmalıyorsun. O herif tarafından bakabiliyorsun ya bu duruma bravo sana. Aç kalsan hak göreceksin sen de o zaman"
Tek derdim konuşmaya katılmak ve başka bir taraftan bakarak sakinleşmelerini sağlamaktı ama birden potansiyel bir tecavüzcüye dönüşmüştüm. Yatışmak üzere olan sinirleri tekrar fırlamıştı ve bu sefer hedef olarak tecavüzcü adamın yanına beni de oturtmuşlardı.
Pelin devam etti;
-"Galiba siz erkeklerin kafası böyle çalışıyor. Bu hayvan herifi haklı görebiliyorsun. Adam hayvan işte. Aslında hayvan deyip duruyorum ama bu adamın yaptığını hayvanlar yapmaz. Bu adam hayvandan da aşağılık bir yaratık."
İpek Pelin'in cümlesin devam ettirdi.
-"Hangi hayvan yapar böyle bir şeyi. Bu adam hayvan bile olamaz. Sen de kalk bu adamı savun."
Saldırılara daha fazla dayanamadım ve bira alma bahanesiyle mutfağa kaçmaya karar verdim.
-"Adam suçsuz demedim. Yanlış anladınız ama neyse ben bira alıyorum."
dedim ve ikisinin arkamdan söylenmeleri eşliğinde mutfağa gittim.
Boş bira şişesini tezgaha koydum ve buzdolabını açtım. Korktuğum şey başıma gelmişti. Kısa süreli bu saldırıdan beni çıkartabilecek en güzel şey, yani soğuk bir efes pilsen yoktu dolapta. Efeslerin hepsi bitmiş, Pelin'in isteği üzerine alınan Tuborglar kalmıştı sadece. Tuborg içmeyeli uzun süre olmuştu ama hiç yoktan iyiydi. Belki de dedikleri gibi Efesten iyiydi. Sonuçta "%100 malttı". Bir tane Tuborg açtım ve derin bir nefes alarak gergin salon ortamına geri döndüm. Söylenmeler devam ediyordu.
-"Hala aynı konu mu?"
diye sorduktan sonra konuyu değiştirir umuduyla kanalı değiştirdim. National geographic kanalında kurbağalarla ilgili bir belgesel vardı. Gergin havayı dağıtır diye umduğumdan biraz ses verdim. National geographic belgesellerinden tanıdığım tok ses amazon ormanlarında yaşayan milk kurbağalarının çifleşme dönemlerinden bahsediyordu;
-"Erkek milk kurbağaları çiftleşme döneminde ağaçların dallarına çıkar ve dişi kurbağaları etkilemek için ses çıkarırlar. Genellikle en büyük, en güçlü ve en iyi sesi çıkaran erkek kurbağa en yüksek dalda durur. Diğer kurbağalar ise boyutları ve çıkarabildikleri sese göre aşağı dallarda sıralanırlar. Genellikle dişi kurbağalar en yüksekteki en güçlü sesi çıkaran kurbağa ile çiftleşmek ister ve en yüksek dala çıkmaya çalışırlar. Tabi ki tüm dişi kurbağalar en yüksek dala ulaşma başarısını gösteremezler, çünkü alt dallardaki daha güçsüz erkek kurbağalar tarafından yakalanırlar ve onlarla çiftleşmek zorunda kalırlar"
Bir anda bir sessizlik oldu. Biramdan ilk yudumumu iki yudum büyüklüğünde aldım. Pelin de, İpek de, ben de susmuştuk. Televizyona boş boş bakıyorduk. Kanalı değiştirdim. "Kesinlikle Efes daha iyi" diye geçirdim içimden.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder